Haberler
Giresun Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi tarafından düzenlenen “1915’ten 2024’e Çanakkale Ruhu” başlıklı panel 18 Mart Pazartesi günü saat 14.00’te Şehit Ömer Halisdemir Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Panele Giresun Valisi Mehmet Fatih Serdengeçti, Rektörümüz Prof. Dr. Yılmaz Can, il ve üniversite protokolünden pek çok isim katıldı.

Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Beyhan Kesik, “Türk ve dünya tarihinde müstesna bir yeri olan, uluslararası savaş stratejilerini alt üst eden, destansı İstiklal Savaşı’mızın dayandığı temellerden biri olan, kahramanlığın, fedakarlığın tarihe nakşedildiği Çanakkale Zaferi’nin 109. yıl dönümünü kutlamak ve bu cephede verilen mücadeleyi değerlendirmek için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Cephe savaşları içerisinde Çanakkale Muhabereleri olarak dimağlara kazınan bu cephe, Türk ve dünya tarihinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Hatta 1. Dünya Savaşı’na ve dünya tarihine etkisi bakımından düşünüldüğünde ve daha sonra konuyla ilgili olarak yazılan eserler incelendiğinde 1. Dünya Savaşı’nın en önemli cephesi olduğu söylenebilir. Çünkü Çanakkale Savaşları Türk ve dünya tarihine etki eden, yaşamak için şerefiyle ölmeyi tercih eden bir ulusun kutlu davası, kahramanlık destanıdır. Mehmet Akif Ersoy’un ifadesiyle Çanakkale, vatanı uğruna canını siper eden her askerin Bedir aslanı gibi kükrediği harptir. Çanakkale Türk Milletinin bağımsızlığı uğruna canını ortaya koyduğu savaştır. Çanakkale, anaların kınalı kuzularını şehadete uğurladığı ağır imtihandır. Arı Burnu’nda tamamı şehit düşen 57. Alaydır. Çanakkale her karış toprağının şüheda ile dolu olduğu kutsal bir mekandır. Çanakkale Yarbay Mustafa Kemal’in “Ben sizlere taaruzu değil, ölmeyi emrediyorum.” sözüyle can veren Mehmetçik’in yattığı yerdir. Seyit Onbaşı’nın tek başına 270 kiloluk mermiyi kaldırarak namluya sürdüğü muharebedir. En kesif orduların deniz ve karadan saldırıya geçtiği, sanayi ve teknoloji bakımından üstün olan düşmanın mağlup edildiği destandır. Çanakkale, tekniğin değil inancın zaferidir. Mermi kovanlarının birbirine girdiği, ortalığın kan gölüne döndüğü eşi benzeri olmayan, deyim yerindeyse mahşer yerine benzeyen bir savaştır. Bir hilal uğruna nice güneşlerin battığı Çanakkale’de vatanımızın bölünmez bütünlüğü ve milletimizin bağımsızlığı için bize bu destansı zaferi yaşatan her askerimize şükranlarımızı sunuyor, istiklal uğruna can veren şehitlerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. Bugün bizim üzerimize düşen en önemli görev Çanakkale ruhunu her yönüyle anlamak ve bunu gelecek nesillere aktararak Çanakkale ruhunun sonsuza kadar yaşamaktır.” diyerek sözlerine son verdi.

Oturumda ilk olarak konuşan ve Çanakkale Savaşları açısından da oldukça önemli olan Şark meselesi hakkında önemli bilgiler veren Üniversitemiz Bulancak Kadir Karabaş Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü ve Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oktay Karaman, “Bugün çok anlamlı bir gündeyiz. Çanakkale Zaferi’nin 109. yıl dönümünü ve şehitlerimizi anıyoruz. Gerçekten Türk tarihinin en önemli tarihlerinden birisidir Çanakkale. Bugün Çanakkale’yi, 1. Dünya Savaşı’nı ve hatta günümüze kadar pek çok olayı etkileyen Şark meselesinden bahsedeceğim sizlere. Çünkü bu meselenin odak noktası biziz, yani Türkler ve İslam Dünyası. Dolayısıyla tüm Batı’nın, Hristiyan Avrupa’nın yaptıklarına baktığımızda bu Şark meselesini görmekteyiz. Şark meselesi dediğimiz aslında günümüz Türkçesiyle Doğu sorunu olarak söylemek mümkündür. İlk defa literatüre 1815’de Viyana Kongresi’nde giriyor. Napolyon Savaşları’ndan sonra allak bullak olan Avrupa siyasi haritasını toparlamak isteyen Hristiyan Avrupa bir araya gelmiş ve bu kongrede bir de çözülmesi gerektiğine inandıkları Doğu sorununu da gündeme getirmişlerdir. 1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de gerçek anlamda bir destan yazdık. Buradaki mücadele dünya savaşının genelini ilgilendiren bir mücadeleydi. Ancak bu mücadeleye rağmen 1. Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile Osmanlı devleti yenik sayılıyor ve bu ateşkes sonunda imzalanan nihai antlaşma Sevr Antlaşması. Bunu çok önemsememiz gerekiyor çünkü bu antlaşma Hristiyan Batı için çok önemli bir semboldür ve bunu Türklere kabul ettirmeye yemin etmişlerdir. Bu antlaşmanın yürürlüğe girmemesinin tek sebebi Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde bir mücadelenin başlaması ve bu mücadelenin başarıyla sonuçlanmasıdır. Biz bu sayede bu antlaşmayı çöp kutusuna attık ancak Hristiyan Avrupa hiçbir zaman bunu çöp kutusuna atmadı. Cumhuriyet kurulduktan sonra Şark meselesi de durmamıştır. Cumhuriyet dönemini incelediğimizde devam ettiğini de görmek mümkündür. 1923-1938 yılları arasında bu meselenin çözümü noktasından Avrupa’nın bir arpa boyu yol kat edemediğini görmekteyiz. Çünkü emperyalist Avrupa’yı iyi tanıyan bir lider Mustafa Kemal Atatürk vardı. Burada bize düşen temel olay bu Çanakkale ruhunu ebediyen muhafaza etmek ve her ne olursa olsun gelecek nesillere aktarmaktır. Bu ruh sayesinde daima güçlü bir devlet olarak kalacağımıza inanıyorum.” ifadelerine yer verdi.

Devamında panelin oturum başkanı Prof. Dr. Beyhan Kesik, Çanakkale Savaşı’nda düşmanla göğüs göğse çarpışan Ömer Onbaşı’nın kardeşine yazdığı mektubu okudu.

Sonrasında söz alan Üniversitemiz Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sezai Balcı ise Çanakkale Savaşları’na giden süreci, 109 yıl önce ülkemizin ve dünyanın içerisinde bulunduğu durumu anlattı. "Osmanlı Devleti bu savaşta yaklaşık 10 farklı cephede savaştı. Genel olarak savaşın gidişatına bakıldığında Osmanlı Devleti’nin savaştığı cephelerin harekât planlarını Alman subayları organize etti. Cephelere genel olarak baktığımızda kanal cephesinde son derece başarısız bir sınav veriliyor. Bir diğeri Sarıkamış cephesidir ve bu cephede de Ruslara kötü şekilde mağlup olduk bunda iklim koşullarının da payı var. Bunun dışında savaşın diğer cephelerinde Osmanlı Devleti başarılı olmuştur. 1912-13 yıllarında Sırbistan, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan gibi Balkan devletlerine mağlup olan Osmanlı Devleti 1915-16’da büyük başarılar elde etti diyebiliriz.  Ancak burada bu başarılar elde edilmişken Almanların da baskısıyla antlaşma imzalanıp savaştan çekilmek yerine devam edilmiştir. Bu durum Osmanlı’nın çok başarılı olduğu bu cephelerden sonuç olarak istediğini alamamasına neden olmuştur. Çanakkale Savaşı Türk tarihinin en eşsiz, mümtaz savaşlarından birisi ve bizim için bir savunma savaşıdır.” diyerek sözlerini noktaladı.

Panelin son konuşmacısı Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Murat Özata, Çanakkale Savaşları’nda coğrafyanın önemini vurgulayan bir sunum gerçekleştirdi. Dr. Öğr. Üyesi Özata, iki başlık altında özetlediği sunumunda önce harekatın ana hatlarını sonrasında ise coğrafi unsurların harekata etkisi üzerinde durdu. "Çanakkale cephesi 10 ay 20 gün ile 1. Dünya Savaşı’nda savaşılan cephelerin içerisinde savaş süresi en kısa olan cephedir. Fakat bu cephe hem cephenin açılmasındaki gerekçeler hem de sonuçları itibariyle dünya çapında çok büyük askeri ve idari değişiklikler meydana getirmiştir. Çanakkale Savaşı, 1. Dünya Savaşı’nın stratejik açıdan en önemli sahnelerinden biridir. Bu savaş deniz ve kara harekâtı olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Deniz harekâtında başarısız olunması çatışmayı tırmandırmış ve Gelibolu Yarımadası'nın işgali için asker getirilmesine sebep olmuştur. Deniz harekâtına destek olarak planlanan bu harekât donanmanın yolunu açması için önemli olarak görülmektedir. Fakat deniz harekâtında olduğu gibi kara harekâtında da müttefik devletler Osmanlı Devleti’ne karşı başarısız olmuş, ağır bir yenilgi almışlardır.” dedi.

Panel katılımcılara teşekkür belgelerinin takdiminin ardından son buldu.