Geleneksel Aşçı Ceketi Giyme Töreni
COST Aksiyonuna Atanma Başarısı
Dil Değerlendirmede Yenilikçi Uygulamalar
Giresun Üniversitesi, Mersin / Üniversite Tanıtım Günleri'nde
Bağımlılıkla Mücadele Yöntemleri Paneli
Bulancak Kadir Karabaş UBYO Hamsi Şenliği
Öğrenci Toplulukları Tanıtımı Etkinliği
Fındık Tarımında Yapay Zekâ ve Teknoloji Kullanımının Yol Haritasının Belirlenme...
Bizler açısından bir görevi yerine getirirken, konu özellikle afet eğitimleri, hele depreme ilişkinse ve karşımızdakiler de yetişkinlerse, genelde öğüt vermemeye çalışırız… Nedeni; öğüt vermekten kaçınan biri olsak da, asıl gerekçesi, birazı yaşamın ve mesleğimizin karamsar yanıyla ilgili de olsa, birazı da insanların kendileri yaşamadan, başa gelmeden, deneyimlemeden öğrenilemeyecek şeyleri anlatmanın dayanılmaz tedirginliğinden ya da beyhudeliğindedir. Belki birçoğumuz da aynı hisleri taşıyoruzdur. Bunca yıllık deneyimlerimize karşın, bunca yıkıcı depremlere, acı yitimlere karşın, bugüne özgü öğüt diye verebileceklerimiz, aslında çoğunu bildiğimiz, bir araya geldiğimizde tartıştığımız, geçen aylarda çokça konuştuğumuz, şu sıralar uzman bilimcilerimiz sıklıkla gündeme getirdiği kaynağı belirli birkaç temel doğrular olarak düşündüğüz şeyler olacaktır. Fırsattan istifade tam yeri, günü gelmişken, bugünü hatırlamışken, okuduklarınızın, gördüklerinizin, izlediklerinizin ilginizi çekmesini diliyoruz.
6 Şubat depremleri ve öncekilerini, hatta daha da eskilerini hatırladığımızda ve yaşadıklarımızı irdelediğimizde şu gerçeklerle yüzleşiyoruz: Her büyük afet sonrasında acının, kederin yoğun yaşandığı bu coğrafyalarda, neşenin sanki ağaç kovuklarına saklandığı, kendimizi aslında çok da güvende hissedemeden yaşadığımız o zor zaman dilimlerinde dahi, her şeye rağmen hayatımızın huzur içinde geçmesini; sağlıklı ve güven içinde uzun bir ömür sürmek isteği hepimizin ortak dileği olmuştur hiç kuşkusuz. Hepimiz bu dileklerle sonsuza kadar yaşamak isteriz, ama hayatın gerçekliği hiç de öyle değil; çünkü sonsuz bir hayat yok, sınırlı-süreli bir yaşam var ve o sınırlı yaşamımızın da bilincinde olarak, sıkıntılarını ve çilelerini göğüsleyerek, kimseye muhtaç olmadan, elbette tadına da vararak yaşamak isteği sanıyoruz ki hepimizin ortak dileğidir. Ama bu muhteşem hayat o kadar da tekin değildi… 6 Şubat 2023 sabahı kan uykularda yaşadığımız ve “Asrın Felaketi” olarak tarihe kayıt düşülen o kara günde bir kez daha gördük ki, doğaya karşı ne kadar yalnız ve çaresiziz!.. Doğayla iyi geçinmek, dayattığı kurallarla birlikte yaşamak yerine, ona rağmen yaşam tercihlerinin sonuçları, bedelleri çok ağır oldu.
Yaşadıklarımızın tümü bu topraklarda, bu coğrafyalarda yaşandı… Hep biliyorduk da, gerçekle yüzleşince ne kadar büyük risk ve tehlike altında olduğumuzu gördük bir daha unutulmamacasına!.. Tecrübeler; toplumsal düzeyde önlem almadaki yetersizliklerimiz, hatalarımız, eksikliklerimizin bir sonucu olarak, küçük çaplı depremlerde dahi direnç gösteremediğimiz son çeyrek asırda yaşadığımız afetler kanıtlanıyor.
Deprem bir doğa olayıdır. Oluşumuna engel olmak imkânsızıdır; ancak ve sadece alınacak önlemlerle, en başta yıkıma dirençli yapı kültürü ile afete dönüşmesi engellenebilmektedir. Japonya ve ABD başta gelmek üzere, Meksika, Şili, İtalya gibi depremlerde büyük kayıplar yaşamış ülkeler depremi korku olmak çıkartıp, aldığı topyekûn önlemlerle ağır kayıpların önüne geçmeyi başarabilmişleridir. Biz de başarabiliriz!.. Başarının koşulları var: Depremin oluşumunu, etkilerini yeri ve zamanında doğru teşhis etmek, tarihini iyi okuyarak tahminlerde bulunmak (ki, bilim bugün yer ve zaman aralığı yapabiliyor), öngörüler geliştirmek, önleyici, koruyucu tedbirler almak, zarar azaltma çalışmaları yapmak ve iyileştirme kapasitelerini geliştirmek çağdaş, uygar bir toplum-ülke olabilmenin asli bir yükümlülüğüdür. Bugün bilim, bilgi ve teknoloji bu imkânları sunabilmektedir. Bütün mesele bu değerlere ne kadar inanabildiğiniz, kullanabildiğinizdedir.
Afet biliminde sık kullanılan bir terim vardır; dirençlilik. Dirençlilik; deprem söz konusu olduğunda önemi artan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. “Dirençlilik; olağanüstü durumlara karşı sağlam, güçlü, dayanıklı, her zaman hazır olan ve bu özelliğini her zaman koruyabilen ve geliştirebilen bir yapıyı ifade etmektedir” tanım olarak. Depremde dirençlilik konu olduğunda, özellikle depremden sonra hızla müdahale edebilmek (arama-kurtarma, ilkyardım, barınma gibi…) iyileştirme çabaları; ama öncesinde ve daha önemlisi etkilerini engelleyebilmek için bireyin ve toplumun kapasitesini geliştirebilmek, deprem dahil doğa kaynaklı afetlerin yıkımını engelleyebilecek veya etkilerini azaltacak politikaları geliştirebilmek, uygulayabilmek olarak nitelendirebiliriz.
Çağdaş toplumlar, afetlerin etkilerine direnç gösteren toplumlardır. Dirençli toplumlar, afetin etkilerinden kısa sürede kurtulabilirken, daha az direnç gösterenlerin toparlanması daha uzun sürmektedir. 6 Şubat 2023 ve öncesindekileri irdelediğimizde, bizler dirençliliğimizi çoğunlukla acı sonuçlarını yaşayarak deneyimliyoruz… Ve bedellerini çok ağır ödüyoruz. Unutmamalıyız; afetlere direnç gösterme sadece devletin görevi değil, biz bireyler de aynı dirençlilik içinde olmalıyız… Bu anlamda; elbette başta deprem tehlikesi, küresel iklim değişikliğinin yol açtığı kuraklık, sel ve taşkınlar, salgınlar vb. tehlikelerden korunmanın, direnç geliştirmenin ön koşulu toplumsal bilinçlenmedir. Bilinçlenmenin ilk aşaması eğitimse, diğeri ülkenin (bölgelerin-kentlerin) koşulları göz önüne alınarak, iyileştirici politikaların titizlikle uygulanmasıdır.
Bugün yeni yapı kültürünün oluşumunda, amacına uygun kentsel dönüşümlerin, deprem mevzuatlarını dikkate almanın, denetim gibi kamusal çalışmaların ne kadar değerli olduğunu daha iyi kavrayabiliyoruz; ancak bireysel hazırlıklar olmaksızın, devlet ne kadar hazır olursa olsun, tam hazır olamayacağımızın da farkında ve bilincinde olmalıyız… 6 şubattan alınacak ders; kayıplarımızı, yıkımları kader olmaktan çıkartıp, topluma “güvenli bir yaşam kültürünü” aşılama, kazandırma çabası içerisine girmektir, “henüz çok geç olmadan ve vakit varken!..” Depremler içinde olmak üzere insan, doğa ve teknoloji kaynaklı afet ve acil durumlara direnç göstermenin, karşı durmanın koşulu güvenli yaşam kültürü kazanmaktan geçmektedir.
Japonya’dan örnek verirsek; Japon insanı, televizyonda canlı yayın esnasında meydana gelen depremde, çoğunlukla oturduğu yerden kalkmadan işine, hayatın normal akışına devam edebiliyor. İşin özünde elbette depreme karşı dayanıklı tasarlanmış binalar ve bina içi alınmış önlemler var; ancak daha önemlisi, Japon insanının içselleştirdiği toplumsal öz güven ve bilinçtir…
Bizlerinde aynı öz güven ve bilinci kazanabilmemiz için insanlarımızı deprem tehlikesi başta gelmek üzere, küresel iklim değişikliğinin yol açtığı kuraklık, sel ve taşkınlar, salgın hastalıklar, kitlesel kazalar ve yangın tehlikeleri vb.den korumanın, can ve mal güvenliği sağlamanın ön koşulu en azından afet bilinci-afet farkındalığı eğitimleridir. Eğitimli insanımız aldığı doğru bilgilerle afet öncesinde, sırasında ve sonrasındaki çok önemli olan o “altın dakikaları” ve “zor koşullarda hayatta kalma becerilerini” en iyi şekilde kullanarak, özellikle depreme karşı direnç göstererek, hayatının devamını sağlayabilir.
Unutmayalım; depremin ilk anlarında, dakikalarında, saatlerinde kimse yardımımıza ge-le-me-ye-cek-tir. Bizi sadece o andaki hazırlıklarımız ve bilgilerimiz ancak koruyabilecektir. Sırf bu gerekçelerle, deprem tehlikesine karşı planlı olmak, ailemizde, iş hayatımızda veya bulunduğumuz her köşede kimlerin, ne zaman, nerede ve nasıl davranacağını öncenden belirlemek, bizleri olası depremin etkilerinden, tehlike ve risklerinden koruyacaktır.
Önemli bir hatırlatma ile bitirelim: Yaşadığınız şehirde e-devlet üzerinden başvuru ile AFAD Gönüllüsü olabilirsiniz. Ayrıca AFAD Acil Mobil uygulamasını indirerek sunduğu olanaklardan yararlanabilirsiniz. 2021 yılında başlatılan, 2024’de de sürdürülecek olan ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile eşgüdüm halinde Üniversitemizde de yürütülmesi planlanan “Afet Farkındalık Eğitimleri ve Tatbikatlarına” katılımcı olabilirsiniz. Ayrıca, 1-7 Mart Deprem Bilinci Haftasında Üniversitemizin web sayfası “Haberler” kuşağı altındaki 3 Mart 2023 tarihli “Depremle Yaşamak” başlığını taşıyan; bir deprem öncesinde, sırasında ve sonrasındaki yapılacakları ayrıntıları ile irdeleyen makalelerimizi inceleyebilirsiniz. Aynı site üzerinde üst portalda yer alan “Afet Bilgisi Hayat Bilgisi” eğitim videosunu izleyebilir, paylaşabilirsiniz.
6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşamlarını yitirenleri bir kez daha en derin saygılarımızla anıyor; yakınlarını kaybeden, yerleri-yurtları yıkılan vatandaşlarımızın tarifi-telafisi imkânsız acılarını paylaşıyoruz.
Afetsiz geçen huzur içinde bir hayat, güven dolu sağlıklı yarınlar dileriz…